uygarlık bize milyon çeşit yasakla sağlanmış bir düzen hediye etti. sanırım, en tembel dertlerimizin, varlığımızın özünü teşkil eden trajedinin yatıştırılması konusunda kimseye güvenmemeyi öğrendik. eğer bir hedefin yoksa, kulağın rahat olur. kaybedecek bir şeyin yoksa, kaybolmak seni bozmaz. yenileceğinden eminsen rakibini ciddiye alman gerekmez. benim payıma paylaşılamayan şeyler düştü galiba? beni mahveden hatalarım hangileriydi, emin olamıyorum. gerçek bela, devrim niteliğindeki bahtsızlık, büyük noksan neydi hayatımdaki? bunlar ve benzeri belirsizlikler insanı sersemletiyor. yanlış anlamaların mikrodalga fırında ısıtılmış ve çabucak bayatlayan umut kırıntılarıyla besleniyorum. zehirlenmeye bile yetmeyecek porsiyonlarla. tımarhanede esir edilmiş felçli bir dilsiz kadar gerginim...asmaların başında nöbet tutmak, üzümlerin olgunlaşmasını sağlamıyor. saatin akrebinden hız beklememeliyim. tüm umudumu hayırlara vesile olan aksaklıklar 12'den vuran yanlış anlaşmalar ve sorunları halleden hatalara bağladım. dünyada sahtelik kadar gelişim gösteren başka bir şey yok. o yüzden, paradokslarla haşır neşir olmadan hayatımıza canlılık katamıyoruz. imkansıza yatırım yapmadan kazanamayız. kaybetmedikçe zenginleşemeyiz. dirilmek için kendimizden başlayarak her şeyi yok etmemiz gerek. vücut bulması için can attığımız şeyi inkar etmek, yok saymak, reddetmek zorundayız. doğru, ancak yalanların sürekli desteği sayesinde ayakta durabiliyor'